Sacre Couer, Montmartre, Haussmann, La Fayette, ama illa ki Proust ! :)







Biz güne başlayalı çok oldu ama kahve herzaman iyi bir fikirdir !:) 






Bir taşla değil iki, sayısız kuş vurmak mümkün Pariste..Sacre Couer'a gitmek istediğimizde hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu sokaktan yukarıya yürüyoruz. Yandaki sokak da eminim nefis. Bir yanındaki de..Bilerek girmedik, biz buna denk geldik sadece. Dükkanlarda herşey var...Çeşit çeşit hediyelik eşya, karameller, Eiffel kulesi şeklinde kocaman bir çikolata..:)
















Sacre Coeur'a finikülerle çıkmak mümkün. Biz öyle yaptık. Hava kararıyordu yukarıya vardığımızda. Hakikaten benim bu güzel yapıyı çektiğim açıdan değil de tam arkamda kalan yerden bakarsanız Paris ayaklarınızın altında..Kış diye mi bilmiyorum  (pek de sanmıyorum aslında) ilaç niyetine bir tane bile sokak ressamı göremedik. Halbuki ben iğne atsan yere düşmez bir görüntü hayal etmiştim:) 

Sacre Couer'dan aşağıya yürüyoruz ve az önce yukarı çıkarken gördüğümüz atlı karıncanın ışıklarını yanmış buluyoruz. Bu hali masalların içinden fırlamış gibi gözüküyor:)  


Paris'te her yer ışıl ışıl değil tabii.. Buyrun size iki tane "Bu da Paris.."  fotoğrafı. Şimdi düşününce anlıyorum ki, kıyıp da çekememişim.. Etrafta o kadar çok böyle görüntüler de vardı ki...

     
Binanın içi çöplük değil.. Fotoğraftan seçilemiyor ama o karmakarışık görünen şeyler satılık çantalar !




 Evsizler...Her yerdeler...İronik ama bazı Metro duraklarında adeta ev kurmuşlar, komşuluk ediyorlar.. Birbirlerine çaya, içkiye gitmiş gruplar görebiliyorsunuz. Bu fotoğrafta olduğu gibi , sokaklarda mukavvaların üzerinde yatıyorlar. Telefon kulübelerinin içinde uyuyorlar..Dilenciler dilenciler dilenciler...Hiç bu kadar çok dilenciyi bir arada görmemiştim..Bir sokağın (hem de istisnasız her sokağın) başında, ortasında, sonundalar.. Azıcık abartayım ve iki üç adımda bir, bir dilenciye mutlaka denk gelirsiniz diyeyim.


Sacre Couer'dan çıkınca metroyla uğraşmıyoruz. Taksiler her yerde..Üstelik bize söylenildiği gibi,  "sadece duraktan binebilirsiniz" diye de bir şey yok. Elinizi kaldırıyorsunuz duruyorlar. Biz Haussman bulvarına gidiyoruz. 5 dakika bile sürmüyor yol. 10 Euro civarında tutuyor. Bindikten hemen sonra Moulin Rouge'u görüyoruz. Vaktiniz varsa ve hava güzelse sacre couer / montmartre gezisinden sonra ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Harika bir görüntüsü var Kırmızı Değirmenin:)  
  


 Haussman Bulvarı'nda ne vardı derseniz (biz her ne kadar buraya onlar için gelmemiş
olsak da ) La Fayette ve Printemps derim. Bütüüün bulvar sanki bu iki dev mağazadan oluşuyordu. Yürüyorsunuz yürüyorsunuz yürüyorsunuz La Fayette'in vitrinleri bitemiyor. Karşı kaldırıma bakıyorsunuz orada da bir başka mağazası / bölümü. Şaşkınlıkla içeriye giriyoruz. Hipnotize olmuş gibiyiz. Neyseki ayılıyoruz ve hemen dışarı çıkıyoruz:) Uğrayacağımız tek bir bölümü var : Gourmet. Büyüüüük bir şarküteri:) Harika yemekler, atıştırmalıklar... Oturmuş deniz ürünleri yiyenler, şarap içenler...Makaronlar:) Ertesi gün öğlen yemeğine buraya gelmeye karar veriyoruz ve çıkıp esas gideceğimiz yere doğru kararlı adımlarla yürüyoruz:)






 İşte burasııııı ....Haussman bulvarı 12 numara. Marcel Proust'un 1907 -1919 yılları arasında yaşamış olduğu ev...Oraya doğru yürürken Proust'u ve yazdıklarını çok seven eşime "Proust'un yazdıklarında ne ilgini çekti ?" diye soruyorum. "Eskiyle kurduğu bağ. Geçmişi anlatış şekli" diyor Tuğrul. Marcel Proust sesten çok rahatsız olan bir yazar. Hani tıkırtılar insanın fazladan dikkatini çeker bazen..Yatak odasının duvarlarını mantarla kaplatmış bu yüzden. İşte o oda şimdi bir banka olan 12 numaralı bu binadaymış. Banka Proust'un odasını kullanmıyor. Söylenildiğine göre duvarları hala mantar. Ama odanın içindeki eşyalar orada değil. Yine Paris'te bir müzede bu oda orjinaline sadık kalarak sergileniyor. Tabelanın altında Tuğrul'un fotoğrafını çekiyorum.
 


                                           ----------------------------------------------------
Oğuz Atay parantezi : (İstanbul'da da çok sevdiğimiz bir başka yazarın Oğuz Atay'ın evine gittiğimizi hatırlıyorum. Tutunamayanlar'ı yazdığı ev. İşte fotoğrafı .



Taksim'de hemen Fransız / Cezayir Sokağı'nın ilerisinde. Üzerinde hiç bir tabela yok. Bina metruk bir halde duruyordu.)   

                                       --------------------------------------------------------


Proust'a el sallıyoruz ve iş çıkışı koşturmasını yaşayan Fransızlar arasına karışıp, otelimize dönmek üzere biz de Metro'ya doğru gidiyoruz.


Yorumlar

  1. Harika bir gezi, güzel bir yorum. Kocaman sevgiler :)

    Elif

    YanıtlaSil

Yorum Gönder