Bugün günlerden, Gözlerimde yaşlar birden coştu fakat ne yazık ki sokak boştu...

Sokak boştu çünkü neticede görüntünün bir ucu, "Taksim ölmüş cenazeyi kaldırmamışlar"a çıkıyordu...
Şimdi bir yazıya böyle başlarsam siz de daha okumayın yani.. İçiniz kararabilir. 
Bir karikatür vardı. 
Böyle kahvehane gibi yer. Bir kaç masa. Masaların birinde bir adam oturuyor etrafında biiir sürü insan toplanmış. 
"Abi ordan aldım arabayı sonra bir vurmuşum kendimi yollaraaa" diye anlatıyor bu ortadaki . Etrafındakiler çok coşmuş kahkahalar atarak dinliyorlar :) Yan masada ise bir adam oturmuş , onun karşısında sadece bir adam oturuyor. Bizimkinin balonunda şöyle yazıyor, 
"Geçen gün pazardan üç kilo şeftali aldım. Onun da iki kilosu çürük çıkmasın mı?" 
Karşısındaki adam da "Abi senin de muhabbetin hiç çeklimiyor" diyor. Hah işte benimki de o hesap. 
Oysa biz bugün anne kız şahane bir gezi yaptık. 
Anlatacağım. 
Ama ucunda da "Pazardan üç kilo şeftali aldım" var yani, doğrudur :) 


Çok spontane gelişti. Kahvaltıya dışarı çıkmıştık. Tuğrul'un okumaları vardı eve döndük. Baktım ev pek bir sessiz. Önümüzde de bütün bir öğleden sonra terrrtemiz durmakta , Şimal'e dedim ki "Yürü" :) 

Arabayı Cevahir alışveriş merkezinin otoparkına bıraktık. Yola çıkarken hedefimizi anlattım ona. 
Şişlinin başındayız.
Birinci hedef, Osmanbey Polat Pasajının önü.
İkinci hedef, Harbiye Kenter tiyatrosu
Üçüncü hedef, Taksim Meydanı 
Dördüncü hedef Galatasaray. 
Beşinci hedef Tünel. 
Şişliden Tünele yürüyerek gideceğiz yolda da Allah ne verdiyse :) 
Şimal bayıldı bu plana. 
Ve başladık. Her hedefe vardığımızda durduk ve hem fotoğraf çektik hem de filme aldık:) 



1. hedefimize varmışız. Polat Pasajının önündeyiz. 


                                            İlk fotoğrafı çektikten sonra iki adım atıyoruz ki karşımıza Atatürk Müzesi çıkıyor. Hemen giriyoruz içeriye. Telefonumdan bakıp bulduğum bilgiyi Şimal'e okuyorum.



"Atatürk Suriye Cephesinden ayrılarak 13 Kasım 1918 de İstanbul'a gelmiş ve Perapalas Otelinde bir daireye 

yerleşmişti. Bir kaç gün sonra bu otelden ayrılan Atatürk önce yakın dostu Salih Fansa'nın 

Beyoğlu'ndaki evinde misafir kalmış, sonra da Şişli'de Madam Kasabyan'ın üç katlı evini kiralamıştı. 
O günlerde annesi Zübeyde Hanımla kız kardeşi Makbule, Beşiktaş'ta Akaretler mahallesindeki bir evde 
oturuyorlardı. Atatürk, Şişli'ye taşınınca annesi ve kız kardeşini de yanına almış, 
evin üçüncü katını onlara ayırmıştı. Kendisi orta katta oturuyor, bu katın arka bahçeye bakan odasını da 
yatak odası olarak kullanıyordu. Büyük salonu, toplantı odası olarak ayırmıştı. 
Alt katta ise yaveri bulunuyordu. Atatürk, İstanbul'un düşman işgali altında bulunduğu bu karanlık günlerde, 
evinde arkadaşlarıyla birlikte sık sık gizli toplantılar yapmış, 16 Mayıs 1919 tarihine 
yani Samsun'a hareketine kadar bu evde oturmuştur. "








Atatürk'ün evinden çıkıyor ve Halaskargazi caddesi boyunca yürüyerek Kenter Tiyatrosuna yani ikinci hedefimize varıyoruz. Kenter Tiyatrosu o saatte kapalı ama kapı duvar değil. Gişeye kadar olan kısım açık. Oraya girip duvarlardaki eski gazete küpürlerini ve eski oyunların afişlerini inceliyoruz. 





 Ekşi sözlükten iki entryi buraya almak istiyorum.

"türk tiyatro tarihi ve istanbul'un kent tarihi açısından en önemli yapıtların arasında gelir. yapılış süreci ve biçimi itibariyle dünyada bile eşine az rastlanır bir emeğin ürünüdür. dünyada kendi tiyatrolarını inşa etme cesaretini gösterebilmiş çok az topluluk bulunur. yıldız kenter ve müşfik kenter tamamen kendi kişisel çabalarıyla böyle bir tiyatro anıtını inşa ettirmeye başlamışlar, inşaatın ilerleyen safhalarında paraları yetmeyince türkiye'nin dört bir yanından tiyatro seyircileri destek olarak binanın bitirilmesini sağlamıştır. böyle bir bina ortaya çıkabilsin diye, yıldız kenterkapı kapı dolaşıp siyasetçiler ve sanatçılara koltuk satmaya, tiyatroya ödenek bulmaya çalışmıştır. tiyatronun açılış oyunu hamlet'i yönetmek için yurtdışından gelen yönetmen denis carey bile "dünyanın hiçbir yerinde özel teşebbüsüyle böyle bir binaya sahip olmuş bir topluluk yoktur" demiştir. dolayısıyla koltuklarının rahatsızlığını falan bırakıp arkasındaki emeği, ve ne yazık ki şu an yine maddi sorunlardan dolayı harabeye dönüşüyor olmasını konuşmamız gerek."

"yikilmadan gittigim icin kendimi sansli hissettigim tiyatro. bu yasima kadar gitmemek benim ayibim olsun.evet eski, evet koltuklar rahatsiz, evet havalandirma cok kotu(belki de yok) ama bir tiyatroda olmasi gereken ruh, ortam var. ıceri girince kendinizi tiyatroda hissediyorsunuz. bir cevahir'de kendisine tiyatro diyemeyecegimiz seye bakin, bir de buraya. yasanmisliklar biraz daha belirgin olsa elle tutulacak seviyeye gelecek. 
ıceri girdigimde gisesinden sahnesine kadar her seyi siyah beyaz gordum, kendimi eski filmlerde gibi hissettim. artik istanbul'da bu hissi tadabilecegimiz o kadar az yer var ki, kenter tiyatrosu gibi yerlerin degerini ne kadar bilsek az." 









Üçüncü hedefimize doğru yola devam. Harbiye'den ilerliyoruz. İstanbul Radyosu, Harbiye Orduevi, Dame de Sion Lisesi..İstanbul'un belki de en sevdiğim güzergahındayız. Harikulade binalar.... Dümmdüz upuzun , geniş mi geniş bir bulvar.....
Oysa kendimi, hayran olduğum eskii bir film artistini çok yıpranmıış ve yaşlanmış bir halde , sokakta çöp toplarken görmüşüm gibi hissediyorum...
Daha azı değil.. 

Taksim Meydanına yaklaşıyoruz. Meydanın son halini hiç görmedim. Divan Otelinden itibaren trafige kapatıldığını, trafiğin yolun altından verildiğini biliyorum. İlk kez yaya olarak buradayım ben de. Şimal'e bunu söylüyorum. Birden, ikimizin de ilki olan bir durumu, birlikte yaşayacağımız için neşeleniyoruz. 








Buralardan çook insanın ömrü gelir geçer diye düşünüyorum birden. Buraların yaşı yok....
Buralar yıpranacak belki ama yeniden yapılanacak... Belki hep iyiye doğru olmayacak bu . Zaman zaman böyle günleri de , dönemleri de olacak...
Ama hayat hep güzellikten yana olacak.
Kötü olan eriyip eskiyip gidecek ve hatırlanmayacak.
İyi olanlar ise hep daha da gelişecek ve var olacak. 
Yeniden çok iyi hissediyorum kendimi:)
Evet , Taksim Meydanı'na rağmen :) 





Şu aşağıdaki bina benim için İstikalin artık bitip iyice Taksim olduğu sınırdı. Az ilerisinde de Cumhuriyet Kitap Kulübü vardır. Bu binanın girişinde Kız Sanat Okulunun kermesi olurdu hep. Öğrencilerin yaptıkları şeyleri , diktikleri elbiseleri satarlardı. İstiklal'den çıkmadan bi orayı bir de Cumhuriyet Kitap Kulübünü gezerdim mutlaka. 


Caddedeki lavantacı teyzeden lavanta, Beyoğlu Çikolatacısından da çikolata alıp yolumuza devam ediyoruz. 









Dördüncü hedefimize vardık. Galatasaraydayız. Burada bir mola vereceğiz ve sahafları gezeceğiz. 


Sahafların olduğu pasaja giriyoruz. 
Uzun uzun inceliyoruz kitapları.Bir sürü de kitap alıyoruz. 


Aznavur Pasajı'nın önünde bir "Galatasaray'a vardık" fotoğrafı çektirip yolumuza devam ediyoruz :)



Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin Galatasaray'da köşedeki kitapçısı da , kültür merkezi de kapandı. Kültür Merkezi Zara oldu. Kitapçı tadilatta deniyor. Meşhur "Salı Toplantıları"nı ve sergilerini çok sevdiğim bu yer kapandığında "Taksim artık ne kadar Taksim? Buranın adını da değiştirseler bir şey farketmeyecek galiba" diye düşünmüştüm..
Şimdilerde Tünel tarafında Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi'nin yanında küçük bir kitapçı dükkanı açtı yine Yapı Kredi. 
Oraya gidiyoruz. 


Uzun uzuun kitapları inceliyoruz. Şimal çok beğendiklerinin kısa olanlarını hemen orda okuyup bitirimeyi seviyor. Oturacak yer yok ama bunu yaşaması için ben de diğer bölümdeki cogito dergilerini alıyorum hemen elime. Kitap alışverilerimizi bitiriyoruz ama daha kapıdan çıkarken hemen karşısında  "Çatalhöyük Sergisi" ni görüyoruz.  
Oradan çıkınca doğru sergiye geçiyoruz. 













Narmanlı Han'ı takdimimdir. Avlusundaki banklarda arkadaşlarımla da tek başıma da oturmaya bayıldığım , kedileri seyrettiğim Narmanlı Han.. Ben bu haline üzülürken orada atölyeleri olan sanatçılar bugünki halini görseler taş mı olurlardı ne? 



Biz tünele vardık. Kendi turumuzu tamamladık. Buradan metroya binip Cevahir avm'nin otoparkına arabamıza gideceğiz.
Yine yapacağız bu geziyi. Bu sefer daha başka yerlerine takılacağız.
 Bütün bunlara rağmen keyif aldık desem?
Birlikte olduğumuz için, hedeflerimizi gerçekleştirdiğimiz için, birlikte çok ama çok güldüğümüz için ve daha başka geziler adına bize ilham verdiği için. 
Bunların dışında ise, "Gözlerimde yaşlar birden coştu fakat ne yazık ki sokak boştu... "






Yorumlar

  1. Ah Şimal'in o saygı duruşundaki halini, selamını yerim. Bayıldım.
    Biz de oğlum küçükken aynı şekilde gezerdik, o günler geldi aklıma. Şimdi 19 yaşında, arada yine anne-oğul İstanbul turu yapıyoruz ama işte Şimal yaşlarındaki hali ve sohbetlerimiz geldi aklıma.
    Bahsettiğiniz her ayrıntı bir yana, Narmanlı Han'ın hali beni de çok üzüyor. Bir zamanları anlatan biyografilerde, anı kitaplarında okuyup ne çok hayal etmişimdir o yapıyı. Geçmişine uygun çok şey yapılabilirdi, çok iyi değerlendirilebilirdi Narmanlı.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder