Bugün günlerden, Nicholai Kirche, Coffe Baum, Hauptbahnhof ve biz seni çok sevdik Leipzig :)


Buzzz gibi bir pazar sabahına uyandık. Diriltici, sert bir hava . Rüzgar yok. Bayılırım. Bulutlu ama çok arada güneş de yüzünü gösteriyor:) Bu sabah Nicholai Kirche'de pazar ayinine gideceğiz. Bach'ın kantatlarından söyleyecek koro. İnsanların günlük rutinini paylaşmak ayrıca hoşuma gidiyor. Kiliseye giriyoruz ki kilisenin bir görevlisi İncilleri bize uzatıyor. Tuğrul olanca dürüstlüğüyle "No no we are just tourists" diyor. Almanca konuş muyor musunuz ??? bakışını anlatmıştım size daha önce tekrarlamıyorum burada.:) "Saat 1den sonra gelin" diyor görevli. Ağladım ağlayacağım. Yok yahu niye ağlayayım. Dışarı çıkıyoruz ve hiç bir şey olmamış gibi yeniden giriyoruz. İncili verse alacağız geçip oturacağız. Neyseki görevli orada değil gitmiş. Gidip en arka sıraya oturuyoruz. Birisi gelip bir şey dese ayini bozmadan çıkabileceğiz böylece. Neyseki kimse bir şey demiyor. Böylece sessizce oturup insanları seyrediyoruz. Koronun muhteşem konserini dinliyoruz. 1982 ve 1989 yılları arasında her pazartesi akşamı insanların önünde toplandıkları ve barış ve birleşme için dua ettikleri bu kilisede bir pazar sabahı orada yaşan insanların arasına karışarak oturmak çok hoşumuza gidiyor.


Kiliseden çıkınca istikametimiz belli. Cafe Baum. Bugün otelden 12'de çıkışımızı yapacağız ve sonra Hauptbahnhof'a gidip Almanya'nın bu en büyük alışveriş merkezi sayılan tren garını gezeceğiz. Oradan direkt havalanına geçeceğiz. O zamana kadar olan vaktimizde ise Cafe Baum'a gidip kahve içeceğiz. Cafe Baum Thomaskirche'nin yakınlarında. Oraya doğru yürüyeceğiz. Kilisenin hemen karşısındaki Speck's Hof adlı pasajdan geçip bu sefer arka tarafa kestirmeden çıkmayı tercih ediyoruz. Pasajın içindeki şu kapının güzelliğine bakar mısınız? :)) Ba yıl dım :))




Bu aşağıdaki de pasajda gördüğümüz bir dükkan. Pazar günü olduğu için kapalı. Ben vitrinde gördüğüm her şeye bayıldım. Sanırım Leipzig'deki en beğendiğim dükkandı. (Tık tık)






Cafe Baum'un etrafındaki binalar. 





Zill's Tunnel - Yine çok klasik bir Leipzig Lokantası. Bloglarda okumuştum. Sıra gelmeyeceğini tahmin ediyordum. Cafe Baum'un hemen karşı kaldırımında.



                   Cafe Baum'un kapısı. Daha uzun ismiyle "Zum Arabischen Coffe Baum" Arap Kahve Ağacı demekmiş. Kapının üzerindeki heykelde küçük bir çocuk elinde tuttuğu kahve bardağını , sarıklı ve bıyıklı birine uzatıyor. Ya da tam tersi. Romantizm akımının bu kahvede doğduğu söyleniyor. Avrupa kıtasının en eski ikinci kahvesi olan Coffe Baum'un müdavimleri arasında da kimler yok ki; Goethe, Lessing, Liszt, Wagner, Schumann, Nietzsche. Hatta Napoleon Bonaparte bile bu kahvede soluklanmış.Pazar günleri saat 11:00'de açılıyor. Tecrübeyle sabit :) 


Binanın birinci katı restaurant ve birahane olarak kullanılıyor. İkinci kat ise kahve müzesi. Bu iki kat da biz gittiğimizde açılmamıştı. Üçüncü katın girişinde ise bu aşağıdaki oda kurulmuş. Dışarıdan seyrediliyor. Muhtemelen Almanlara çok otantik geliyordur diye düşünüyoruz.


Bana "otantik" gelense bu aşağıdaki pastalar:))) Hepsi birbirinden nefis görünüyordu.





Tuğrul mönüyü incelerken , ben de bu fotoğrafı çekerken belki de aynı yerde Nietzsche'nin oturmuş olduğunu düşünerek bir tuhaf hissediyorum.



Mönünün en altında Oricinıl Türk kahvesi var. Vallahi ondan içtik :) Almanya'ya gidip de bunu içmek acayipliğini de yaptık evet:) Biraz meraktan biraz da çok özlemiş olduğumuzdan.





Kapının içeriden görünüşü. İnanılmaz güzeldi. Uzunca bir süre orasına burasına dokunup orda durduk.

              Ve yeniden dışarıdayız. Otelimizin olduğu sokağa dönmeden önce son bir fotoğraf çekiyorum.



                                         Otel'den eşyalarımızı alıp çıkışımızı yapacağız.





Dışarıya çıktığımızda bizi çoook büyük bir sürpriz bekliyordu. Fotoğraflarda belli olmuyor ama tipi şeklinde kar yağıyordu:))) Yılın ilk karını Leipzig'de görmüş olduk, çocuklar gibi sevindik :))))  










Hauptbahnhof 'un ( Leipzig merkez tren garının) Almanya'nın en büyüklerinden biri olduğunu ve içerisinde bir alışveriş merkezi barındırdığını biliyorduk ama beklediğimizden daha keyifli bir yerdi. Hemen girişte bavulları kilitleyebileceğiniz dolaplar var. Biz hemen elimizdekileri bıraktık ve gezmeye devam ettik. Tuğrul bir markette Amerika'da yaşadığı yıllarda içmeyi çok sevdiği Dr.Pepper adlı bir gazlı içeçek buldu. Hemen bir tane alıp içtik.


Bizi havalanına götürecek tren gelene kadar dükkanlara girdik çıktık .. Sonunda trene bindik ve havalanına kadar dışarıyı , gittikçe kararan gökyüzünü, binaları, doğayı seyrederek çok keyifli de bir tren yolculuğu yaptık. 







Havaalanına geldik ki manzara bu :) 


Şu güzeliğe bakar mısınız? Gel de Leipzig'den ayrılırken burkulma :) 



Son söz: Yapmadığımız bir çok şey, es geçtiğimiz bir çok yer oldu .. Ama yaptıklarımızdan öyle büyük zevk aldık, herşey öyle tastamamdı ki, bu gezi bu kadardı ve bu haliyle güzeldi diyorum büyük bir keyifle:) Pek bir ateş almaya gelmiş gibi olduk. Sen en iyisi bunu sayma bizi yine bekle Leipzig. Yolumuz bir daha kimbilir ne zaman düşecek ama biz bu kez kızımızla mutlaka geleceğiz :)


Yorumlar