Bugün günlerden, Napoli IV


Gün Santa Lucia'da böyle başlar:) 









Öğlen yemeğini bugün şansa bırakmayalım diyoruz ve denemediğimiz bir sürü yer olmasına rağmen yine Da Michele'nin yolunu tutuyoruz. Fakat sürpriz ! Günlerden pazar ve kapalı :) Hemen o sokakta oturup bir kahve molası veriyoruz ve listeden bir başka pizzacı seçiyoruz. Bulunduğumuz yere en yakın (nispeten yakın) olan " Dal Presidente" . Adından da anlaşılacağı üzere, Napoli'yi ziyaret ettiği sırada  Bill Clinton'ın seçimi olmuş burası. Dal Presidente Via Tribunali'de. Bu demektir ki yine ara sokakları aşıp ana caddeye geçeceğiz.











Sabah alışverişe kapılıp hiç fotoğraf çekmemeyi başarmış olduğum bir de pazar gezimiz vardı. Haliyle çok acıkmışız. Karşımıza ne çıksa yeriz. Ama ben buradaki pizzayı hiç beğenmiyorum.




Melonchello içinse aynısını söyleyemeyeceğim. Bakın o nefisti :) 



                                               Melonchello bana, bira Tuğrul'cuğuma :)



Böyle giriştiğime bakmayın. Bir dilim aldım bıraktım. 





Ama kızarmış pizzalarının görünüşü güzeldi. Dükkana gelen italyanların çoğu da ondan söylüyor zaten. Son dakika hesabı öderken "Bir kızarmış pizza lütfen ama paket olacak" dedim. Yarın kahvaltıda babaanne ve Şimal'le Napoli'yi anmak var :) 
Dışarı çıkıp yürümeye başlıyoruz yine. Vaktimiz bol. Yapacağımız tek şey son kez uzun uzun sokakları seyretmek. Bizim için, Napoli'nin o renkli sokaklarında dolaşmak açık hava müzesinde gezmek gibi bir şey zaten :) 
Karşımıza limonchello mağazası çıkıyor. Henüz alışveriş yapmamışız. İçeri giriyoruz. 



İçeride limona dair yok yok. Hele o taptaze soyulmuş limonların kokusu...


Baba Rom tatlısının kavanozlara doldurulmuş ve limon kremasına batırılmış hali. Kavanozlar mutfakta henüz ters duruyor. Çok yeni hazırlanmışlar belli ki..











Karşımıza birden çoook şeker bir pizzacı çıkıyor. Miniminnacık bir dükkan. 4 bilemedin 5 masa. Önden görünen bu en azından.. İçerisi bommboş. Hayır, sadece bir masa dolu. Orada da oturmuş şarap içen bir çift var. Su verseler içemem o kadar tıka basa dolu hissediyorum kendimi. Tuğrul zaten pizzaları bir adım ötede götürmüş. Otele yürüyeceğiz daha ve aldıklarımızı sığdırmak için bir küçük bavul bulacağız. Ya da bavulları zorlayacağız...Off! Oysa benim canım içeriye girmek, o güzel masalardan birine oturmak ve usul usul şarap içmek ve Tuğrul'la sohbet etmek istiyor. Çok sonra sipariş vermek , belki akşama doğru bir pizza yemek, dükkanın dünyanın ilk pizzacısı olmasının atmosferini hissetmek istiyorum. Öyle olduğuna inanılıyor. Yüzümü asmamak için çok çabalıyorum ve yola devam ediyoruz..   




Dante Meydanı






Meydanın hemen başında kurulmuş minicik bir pazar var. En öndeki dükkandan ertesi sabah evimizde yapacağımız kahvaltı için peynir alıyorum. 








Sonunda San Carlo Operasının olduğu binanın önüne geldiğimizde hemen hemen bütün işlerimizi bitirmişiz. Yarım saatimiz var. Hava ılık mı ılık, bol güneşli. Bir kahve içelim diyoruz. Oturup etrafı seyrediyoruz. Napoli'yi ne kadar sevdiğimizi konuşuyoruz. Gittiğimiz her yeri böyle çok seviyoruz biz , acaba bu bizim genel karakterimizle alakalı olabilir mi diye bir kurt düşüyor içime :) Napoli'ye ben adımlarım geri geri giderek geldim. Şimdi nasıl olur da bir daha yolumuzu düşürürüz diye daha dönmeden hayal kuruyorum:)    






Yorumlar