Mahallemizi Tanıyalım (1)

Paris'te hava çok geç aydınlanıyor.. Saat 8de uyandığımda (belki de kapalı havanın da etkisiyle) gece sandık.
Kahvaltıyı nerede etsek diye düşünerek pencereyi açtığımda otelin hemen karşısında carrefour express'i görüyorum. Olacak şey mi? :)
Balkondan sepet sarkıtsam , siparişleri doldurup sanki "Çeeeeek!" diye bağıracaklar:) Odada su ısıtıcı bardak ve poşet çay var. Fransızların sadece reçelden oluşan kahvaltısını çok duyduğumdan riske atmak istemiyorum. Tuğrul da ben de kahvaltıda peynir severiz. Yüzümü yıkayıp doooğru markete. Ama bu kadar küçük ve bu kadar sevimli bir market olabilir:)
Hani meşhur Temel fıkrasıdır, Dursun Amerika'ya çalışmaya gitmiş. Arkadaşı Temel'e mektup yazmış "Ula Temel ha burası öööyle paralı öööyle bolluk bir yerdir ki haçan parayi sokaktan pile toplarsun." İş aramaktan serseme dönmüş olan Temel bunu duyunca ne yapmış etmiş bulmuş bir uçak bileti. Almış vizesini ve ver elini Amerika. Uçak yere inmiş. Temel hayran hayran JFK'de dolanırken bakmış yerde 100 $ . Eğilip parayı yerden alırken kendi kendine söylenmiş,  "Haçan ne iştir birinci takikadan çalışmaya başladık !"
Benimki de o hesap. Daha yüzümü yeni yıkamışken kendimi Pariste market gezerken bulunca
aynısını söyledim; "Haçan ne iştur pirinci takikadan Paris'i yaşamaya başladuk !" :))))))))))))        

                         

                               
                         Baton ekmek, peynirleeeeer, reçel tabii ki, meyveler ve bisküvitler:)
                     Hepsini yatağın üstüne doldurduk ve haritaları çıkarıp ikinci günümüzün
                                                  programını yapmaya başladık.

 

  

 Çok az vaktimiz ve yapılacak sayısız şey olunca önceliklerimizi belirlemek gerekiyor. Paris'e daha gelmeden 1. sıraya kitapçıları , çizgi roman satan dükkanları ve kırtasiyeleri koymuştuk. Nerelerde olduklarına baktığımızda en çok gezmek istediklerimizin Dante sokağında toplaştıklarını görüp oraya gitmeye karar vermiştik. Ne görelim meğer otelin yanındaki sokak değil miymiş?:)  

Haliyle 2. gün gezmelerimiz "mahallemizi tanıyalım" havasında başladı:) 

 

 

 

 

Herhalde İngilizce olsalardı şimdi hepsini almış gelmiş olurduk:)

 

  

Petibör bisküvi şeklinde Petibörlü tarifler kitabı :)

  

 

Arada sokaklara da çıktık tabii.. Ama ilerlemek ne mümkün:) 

İki adım atıp kendimizi yeni bir kitapçıya girerken buluyoruz:) 

 

İşte böyle vitrinleri görünce içeriye dalıyoruz:) 

                                    

                                      Ortalık küçük ve büyyyyüüüük biblolar kaynıyor.

 

 

Son dükkandan sonra cafeler başlıyor..O kadar güzel ki sokaklar otele dönmekten vazgeçiyoruz ve kulesini gördüğümüz Notre Dame Kilisesi'ne doğru yürümeye başlıyoruz.