Hoşçakal Erenköy I

Biz bu aralar çok koşturuyoruz. Ben de Tuğrul da.. Ayrı ayrı ve birlikte...Hatta Şimal bile koşturuyor:)) Taşınıyoruz. Gerçi gelin ata binmiş, ya nasip demiş. Kontrat yapılmadan hatta eve girmeden bir şey diyemem. Ama işin özeti şudur: Avrupa yakasina geri dönüyoruz diye zil takip oynayasım var:))

Erenköy'deki evi görmeye geldiğimiz gün kar yağıyordu:)  
 
Benim karnım burnumdaydı:) 


İşte taşınmışız Erenköy'e.. Evdeki ilk kahvaltımız , yılbaşı sabahı :)
 
                                                        
                                              Yerleştik, hazırlandık vee işte Şimal Hanım da geldi:) 

Aslında yaz tatiliyle birleşip şahane bir süreye çıkan uzun doğum iznim süresince kalıp dönecektik Avrupa yakasına. Niyetimiz oydu ..Tadı damağımda kalacaktı.... Ama doğum iznim bitti, babaanne ve anneanne el ele verip, "Siz gitmeyin Şimal'e biz bakarız" diyince ne Şimal'i bu lüksten ne onları bu zevkten mahrum edemeyeceğimizi düşündük ve yaz sonu ben okula döndüm.

3 yılı bulmuş buradaki hayatımız. Şimalcik okullu olunca dönüş kaçınılmaz oldu. Gerçi büyüüük keyif , anne kız okula en sevdiğimiz şarkıları çalarak birlikte gitmek. Yine de günün 3 saati yolda geçince, tamam artık dedik. 

Yeni evimizle "Pembe mutfakli ev" diye dalga geciyorum. Bizden onceki kiraci mutfagi pembeye boyamis. ilk girdigimde "anneciiiim" diye kacasim gelmisti:))) Pencerenin çerçeveleri dahil mutfakta bir pembe hakimiyeti..
   "Dünyaya pembe gözlüklerle bakmamak mümkün degil" mutfagi:)) Kapısından başını uzattığında  pamuk helvaya bulanmışsın gibi bir his. Aynen de öyle pembe pembe duruyor hala.

Ev bakımsızdı, ama uğraştım. Cafer Usta yardım etti ve evi neredeyse yeniden yarattık. Şahane bir boyacımız var bizim.Annemin evini kendimi bildim bileli hep o boyamıştır. Şuayip usta. Onun fırçasının değdiği yere başka bir ışık girer zaten. Öyle de oldu. Bundan sonrası taşınma...Toplanıyoruz. Paketleniyoruz..Heyecanlanıyoruz..Kimbilir bizi neler bekliyor o "Pembe mutfaklı evde"...
Anneanne ve babaannenin her an yanımızda olmayacakları bir düzene geçmek, bizim katta daha asansörden iner inmez, Neslihan Teyze'nin kapısını açıp elime az önce pişirdiği kekler, zeytinyağlılar, puaçalar, pastalarla dolu tabaklarını tutuşturup "Sen aç kapıyı, elindekileri bırak önce. Ben Şimşim'i seveyim şurada" demeyeceği bir apartmanda yaşamak nasıl olacak bilemiyorum. Açıkçası karşıya taşınıyoruz diye eteklerim zil çalıyor ama hem çok tırsıyorum hem de a cayiip hüzünleniyorum....Budur.

Yorumlar